Bir Rönesans Bilgesinin Kitabı: Deliliğe Övgü
Deliliğe Övgü, hümanizm
savunucusu ve Rönesans’ın en önemli isimleri arasında hacimli bir yer tutan
Erasmus’un eseridir. Üniversitesi öğrencilerinin yurtdışına giderek eğitim
almalarını sağlayan Erasmus Programı da adını kendisinden alır. 1509 yılında
yazılmaya başlanan kitap, ilk defa 1511 yılında yayımlanır. Bir önceki eser
incelememizde de kitabın içeriği gereği Avrupa’ya ve Rönesans’a kısmen
odaklanmıştık. Fakat burada biraz daha üzerinde durmamız gerekiyor bu
konuların. Çünkü bu defa yazar Rönesans döneminde Avrupa’da yaşamış bir yazar
olarak karşımıza çıkıyor. O halde hümanizm nedir, bu kitabın hümanizm ve
Avrupa’daki yeri nedir, gibi düşünceler ortaya çıkabilir. Bunları öğrenmek
adına Batı’ya kısaca bir göz atalım.
Rönesans, Hümanizm, Erasmus
Her şeyden önce belirtmeliyim ki
Batı’nın Rönesans’ı, Antik Yunan uygarlığını tekrar canlandırmaya, diriltmeye
çalışır. Bu dönemde yapılan çoğu yenilikte Klasik Yunan’ın etkilerini
görürsünüz. Estetikten sanata, politikadan eğitime, bilimden tekniğe kadar
Yunan antiği canlandırılmaya çalışılır. Bahsedilen Antik Yunan dönemi
keşiflerin, aklın, bilimin, hukukun dönemidir. Avrupa da Ortaçağ’dan yeni
çıkmasıyla beraber gözünü bu kavramlarla kuşatılan Antik Yunan’a çevirir. Rönesans genel olarak XV. ve XVI.
yüzyıllarda Avrupa’da ortaya çıkan bilimsel, sanatsal, düşünsel yeniliklere
verilen bir addır. Bu devir matbaanın, taşınabilir saatin doğduğu, coğrafi
keşifler sayesinde yeryüzünün sınırlarının genişlediği bir dönemdir. Rönesans
insanı da yeni bir devre girildiğinin farkındadır. Ortaçağ dönemi ise sona
ermektedir. Hümanizm de bu yeni devrin en önemli kavramlarının başında gelir.
Hümanizm kavramı XVIII. ve XIX. yüzyıllarda ortaya çıkmış olmakla
birlikte, bu kavram daha çok Rönesans için kullanılacaktır. Hümanizm o dönemde
ne anlama geliyordu? 1490-1540 yılları arasında Avrupa’da yayılan edebî ve
entelektüel hareketi ifade ediyordu. (Avrupa Düşüncesinin Serüveni/
DoğuBatı Yayınları)
Rönesanslı Hümanist: Erasmus
Erasmus, her şeyden önce bir
eğitimcidir ve sahip olduğu felsefeyi kaynak alarak eğitime dair de önemli
fikirleri olan bir yazardır. Ona göre ölçü, insanın kendisidir. İnancın iyi
yanlarını ortaya çıkarmak, iyiliği ve güzelliği yücelterek insanları onlara
yönlendirmek gerekir. Bu, hayata ve hatta yaradılışa dair iyimser bir bakış
açısıdır. Yapabileniniz varsa ne mutlu J
Erasmus kimdir, necidir?
1465 – 1536 yılları arasında
yaşamış eğitimci, yazar, rahip ve hümanizmin temsilcisidir. Hollanda’da doğar,
XV. yüzyılın sonunda İngiltere’ye giderek Thomas More gibi önemli aydınlarla
tanışır, daha sonra Thomas More ile yakın ahbap olurlar. Yukarıda Antik
Yunan’ın öneminden kısaca bahsetmiştim. Erasmus da bir rahip olarak, papalık
mertebesinin insanlara uyguladığı tahakküme karşı çıkar ve olması gerektiğine
inandığı Hristiyanlığı antik çağın anlayışında arar. Bu anlayış ona göre saf ve durudur. Bilim ve
sanatın gelişmesi, yaygınlaşması ile Avrupa’da böyle bir kültürün ortaya çıkması
Erasmus için hümanizmin getirdiği gereklilikler arasındadır. Mücadelesi de bu yönde olur. Paris, İtalya,
Basel gibi Avrupa’nın pek çok yerini gezerek edebiyat, papalık gibi konumlarda
yer alır. Yeni Ahit’i inceleyerek 1516’da
yayımlar, derlemesinde ise öncelikle Yunanca metni kullanır. Derlemenin önsöze
benzer kısmında ise kutsal metinleri herkesin incelemesi ve her dile tercüme
etmek gerektiğini ifade eder. Erasmus, Reform’un zaferi ile beraber Martin
Luther’le fikirsel çatışmalara girer, 1529’da ise Basel’den ayrılmak durumunda
kalır. 1536’da ise yine Basel’de hayata veda eder.
Deliliğe Övgü
Bu kısa kısa bilgilerle beraber
artık kitabın yeri ve önemine geçebiliriz. Eser 1509’da kaleme alınmaya
başlar ve 1511’de yayımlanır. İleri yıllardaysa pek çok dile tercüme edilir ve
basılır. Buna dair Thomas More’a yazılan önsöz niteliğindeki yazıda kitabın
hikâyesi de yer alır:
İtalya’dan İngiltere’ye giderken, at sırtında geçirdiğim zamanı aptalca
ve cahilce masallarla harcamamak için, birlikte yaptığımız çalışmalara dönmeyi,
dostlarımla eğlendiğim zamanları yeniden hatırlamaya seçiyordum. Sen More, ilk
aklıma gelenler arasındaydın, yanınızda olmadığım halde varlığınız bana keyif
veriyordu. Fark ediyorum ki sizle olan dostluğum ömrümün en tatlı zamanlarıydı.
Böylelikle vakit geçirmeme değecek bir şeyler yapmaya karar verdim ve Deliliğe
Övgü’yü yazmayı düşündüm. (Deliliğe Övgü/ Ataç Yayınları)
Bu önsöz nitelikli kısımda
Deliliğe Övgü üzerine merak edilebilecek daha pek çok soruyu cevaplandırır
Erasmus. Bu açıdan eser, kendi ortaya çıkışının da bilgisini veren bir eserdir.
Rönesans hümanisti Erasmus,
yaşadığı dönemin toplumsal anlayışı içerisinde insanların yanlış yollara
saptıklarını düşünür ve onları söz konusu hataları överek uyandırmaya çalışır.
Bunu yaparken de delilik ile dahilik arasındaki ince çizgiye vurgu vardır.
Eser, bu nitelikleri bakımından ancak tersten okuma ile doğru anlaşılabilir.
Eserinde retorik sanatını sonuna kadar kullanan Erasmus’un Deliliğe
Övgü’sü baştan sona bir dil oyunundan ibarettir. Dönemin Avrupa’sının siyasal,
sosyal, dinsel, sanatsal yapılarını hicveden Erasmus’un eseri, “Rönesans yergi
türünün en iyi örneği” (Erasmus, 2010:20) kabul edilir. Deliliği konuşturma ve
deliliğin kendisini övme maskesi altında bağnazlığın her türlüsüne eleştiri
yönelten kitap bu özelliği ile çağlar boyunca bağnazlığa karşı kaleme alınmış
en yetkin düzeydeki başyapıtlardan biri olmuş ve bu özelliği ile kalıcılığını
bugüne kadar korumuştur. Erasmus’un delilikten kastı, insanoğlunun tüm
zincirlerinden kurtulması ve salt özgürlüğe ulaşmasıdır. (Zehra Vahapoğlu/
Yüksek Lisans Tezi/ Haziran 2014)
Eser fazla bilimsel niteliklere
sahip değildir, gözle görülür kusurları da vardır. Fakat buna rağmen onu hala Avrupa
edebiyatının en önemli eserleri arasında saymamızı sağlayan şey içeriği, üslubu
ve hicvidir. Eser, vaaz kürsüsünü ele geçirmeye başaran deliliğin konuşmaya
başlaması ile açılış yapar. Eser pek çok farklı konuya değinir ve ironi geçen
her sayfada daha da derinleşir. Kitapta konuşan kişi kadınsı özelliklerle
donatılmış ve birinci ağızdan anlatan Delilik’tir. Kitaptan daha fazla
bahsetmeden alıntılarla devam edelim. Bu alıntıların hicivli olduğunu ve yer
yer tersten okuma gerektirdiğini tekrar hatırlatalım.
‘’Sonuçta kim eğlence ve sevinç
içinde yaşamak isterse işe ilk önce bilgeliği özenle uzaklaştırmakla başlar;
bilge, eğlence toplantılarına kabul edilmesi istenen insanların sonuncusudur.’’
‘’Rica ederim, bana şunu
söyleyin: Platon’un bir mağarada nesnenin ancak gölgelerinin ve imgelerinin
bilgisine sahip olarak tasarladığı deliler, talihlerinden memnunsalar ve bu
memnunluklarını haykırırlarsa bu mağaradan çıkıp nesneyi olduğu gibi gören
bilgeden daha mutlu değil midirler?’’
‘’Kendime övgüler dizmekle ben,
alimlerin ve büyüklerin birçoğundan daha fazla tevazu gösterdiğime inanıyorum.
Utandıkları için övemiyorlar kendilerini fakat sürekli yanlarında gezdirdikleri
bir dalkavuk, soytarı bir şair onlar adına bu işi gayet güzel yapabiliyor.
Bütün kepazeliklere bulaşmış olduğunu çok da iyi bildikleri bu adamları
Tanrılarla bir tutup bütün erdemlerin sahibi gösteren şakşakçıları etrafından
ayrılmıyor.’’
‘’Hiçbir şey bilmemek, ah ne
mutlu bir yaşam!’’
‘’Eğer halinden hoşnut olmaksa
mutluluk -inanın bana- kendini beğenmişlik kısa yoldan cennete ulaştıracaktır.’’
‘’Hangi erkek, gerçek bir bilge
gibi hareket edip ilk iş olarak evliliğin sakıncalarını önceden görebilseydi,
boynuna o yuların takılmasına izin verirdi? Aynı şekilde kadınlar çocuk
doğururken katlanacakları sancıları ve yaşayacakları tehlikeleri, çocuk
büyütürken çekeceği sıkıntıları tam olarak bilseydi bir erkeğe nasıl karşılık
verirdi? Yani varlığınızı evliliklere borçlusunuz. Evlilik kurumu da varlığını
çılgınlık tanrıçasına. Bir de unutkanlık tanrıçasının yardımları olmasaydı o
acı tecrübeyi bir kez yaşamış olan hangi kadın tekrar çocuk doğurmayı göze
alabilirdi?’’
‘’Herkes bu delilikle alay eder;
bunları yapanlara her yerde deli derler, yine de onlar buna aldırmaz,
kendilerinden memnun olarak bir safahat deryasında yüzerler; uzun yudumlarla
tatlı nazları içerler; özetle, kendilerine sağladığım mutluluktan
yararlanırlar.’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder