22.11.2018


Dolmuş biri, en yakın çevresinin her türlü hareketinden kendine olumsuz bir pay çıkarır. Çok soru sorduklarını, her şeye yorum yaptıklarını, şu anda yaşadığı mutsuzluğun sebebinin onların bu garip davranışları olduğunu ifade eder: içine ya da dışına…

Dolmuş biri artık en yakınındakilere tahammül edemeyen biridir. Dışarıya karşı nazik, güleç ve sempatik davranmayı nasıl çok iyi biliyorsa içeridekilere karşı da o kadar karamsar ve adeta yer yer acımasız olur. Bu kısıtlı, adımını atsa bir duvara çarpacağı kadar kısıtlı bölgede kendine minimal bir yaşam biçimi oluşturmayı yeğler ve sık sık yarın gideceğini düşündüğü uzakları tahayyül eder. Bir başka ev, bir başka şehir, bir başka fikir…

Dolmuş birinin anlatacağı o kadar da çok şey yoktur. Daha doğrusu; hayatla kendisi arasında bir uyum yakalayabilmenin mızmızlanmalardan geçmediğini kavrarsa kısmî sükunetler yaşar. Bu sessizliğini ama, yalnızlığın karanlık boyutlarına inmeye başladığında kesmeli ve çevresine aktarmalıdır. Bunun dışında; her seferinde bir reçete bulabileceğini ümit ederek bir şeyleri dile getirse de hayal kırıklığına uğrar.

Dolmuş biri şayet kainattaki görevini fark eder, seçer ve bunun üzerine yoğunlaşırsa ortaya zaten lüzumsuz şikayetler yerine ölçülü girişimler çıkar. Böylesi birinin mutlu olduğunu artık söyleyebiliriz. Aşkla yapabileceği işini buldu mu, mutsuz da olsa mutludur. Zira yolun, kendi yolunun içerisine girdiğini yakinen hisseder. Buysa mutsuzluk anlarında dahi mutluluk çerçevesiyle örülü bir düzenektir.



Kaçtım yazmaktan, yazarlıktan. Elim, ayağım birbirine dolanıyor yazmayı düşününce bile. Niye? En kusursuz öyküyü yazana kadar susma kararı mı aldım? En kusursuz öykü nedir öyleyse? Hayır hayır, sadece; o ilk cümleyi, sayfayı doldurma kararını alamıyorum. Çünkü biliyorum ki diğer sayfalar çorap söküğü gibi hızlıca çıkacak ortaya. En duygu yüklü ânımda zihnime düşen kelimeleri derleyip bir kağıda dökmekten, kaçtım uzun süre. Sanki dile getirirsem olacak olanlardan korktum. Zihnimde dolaşan o karmaşık kelimelerin somut dünyaya aktarımı kadar zor şey yok! Merhaba yazarlık, merhaba!

Dolmuş birinin yapmaktan imtina etmesi gereken ilk şey, bana kalırsa suçlamaktır. Çünkü içinde biriken öfke, kaygı ve hayal kırıklarına sebep olan kişileri bulmaya çok hazırdır. Bu da aceleci kararlar aldırarak yalnızca bir köpek havlaması çıkartır ortaya. Bunun yerine toplumsal değil ama kişisel hayatında bir tevekkülle yola çıkarsa, sanıyorum ki her şey daha güzel olur. İstemediği düzenin, anlayışın, yaşantıların bir an önce değişmesini isteyen insan hiçbir şey yapamaz ve hatta sonucunda ancak delirir.

Dolmuş kişi, soğukkanlı olmayı ve vakur durmayı öğrenirse o girdabı dalgalara, dalgaları da üzerinde sörf yapılacak özelliklere sahip dalgalara çevirebilir.

Yeni bir kurgu var aklımda, ona çalışıyorum. Hayır henüz çalışmıyorum, yalnızca etrafıma çalıştığımı söylüyorum. İşin aslı şu ki; ben aklımdaki bu kurgu için ciddi bir biçimde, iş yapar gibi hala daha geçmedim yazı makinamın karşısına. Yalnızca aklımdakinin iyi bir kurgu olduğunu ve iyi işleyebildiğim takdirde ortaya güzel bir başlangıç eseri çıkacağını biliyorum. Merhaba yazarlık, merhaba yazarcık!

2 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

ee öyleyse ben de bir merhaba diyeyim :)

Mert dedi ki...

Selamlar :)