18.03.2018

Kısa yoldan köşeyi dönmek, serbest çalışarak para kazanmak, internet mecrasında videolar çekerek meşhur olmak... Yeni çağın ''ekonomi-politiği'' anlamında en yaygın atılımlar sanıyorum ki bunlardır. Her birey, sahip olduğu yaklaşımlardan yola çıkarak bu girişimleri, denemeleri, temayülleri değerlendiriyor. Kimi gençlerin sorumsuz olduğunu düşünmekte, kimiyse tüm bu girişimleri destekler bir yerden bakıyor mevzuya. Olayı salt açıdan değil de çağın, zamanın ruhunu, bittabi ülkenin de vaziyetini göz önünde bulundurarak tartanlarımızsa sayıca azınlıktalar, diyebiliriz. 

Dövmeci dövme modellerini, tasarımcı takı vs. tasarımlarını, edebiyatçı son okuduğu kitapları videoya alarak bunu insanlarla paylaşıyor ve buradan bir maddî kazanç olmasa dahi yararlanıyor. ''Peki bu eğilim nedir, nedendir?'' diye düşündüğümde yanıtlar bulmakta zorlanmıyorum. Lisans mezunu ama bulunduğu şehre oranla düşük maaşlı bir işte çalışmak istemeyen, küreselleşmenin getirdiği evrensellikle dünyanın bir ucundaki insanın hayatını gören birey, kendisine de parasal açıdan rahat bir yaşam arzuluyor. ''Bundan doğal ne olabilir?'' diye düşünmeden edemiyorum ben de. Yıllar önce, takıntılı bir çocukken orta yaşlı bir kadının dedikleri çınlıyor kulaklarımda: Kimsenin kurtarıcısı olmak zorunda değilsin.

İnterneti, kendi işlerini ya da saçmalıklarını, tuhaflıklarını paylaşmak adına kullanan insan diye bir tip var hayatımızda uzun süredir. Bunu, görsel odaklı ortaya çıkan çeşitli platformlarda deneyimliyor. Freelance olmak, Bitcoin den kâr elde etme isteği, komik, farklı videolar çekerek adını duyurma çabası... Hiçbiri eleştirilecek şeyler değil. Bence internetin bize tanıdığı en büyük şans herkesi aynı kefeye koymasında. Bunu iyi ve kötü yanlarıyla kabul etmek gerekiyor. Ben de dijital dünyada girişimlerde bulunarak kendi ismime yatırım yapmak istemiyorum, desem yalan olur. Psikanaliz, belli konular üzerinde hepimizin aynı olduğunu, Lacanyen yaklaşım da her birimizin bu anlamsızlıktan kurtulmak için teşebbüslerde bulunduğumuzu söylüyor. İş ''saha''ya çıkmak olduğundaysa bu bilgiler pek de işinize yaramayacaktır. Önemli olan, ''aa güzel fikir!'' ya da ''bu ne yapmış lan öyle?'' gibi tepkiler alabileceğiniz üretimlere imzanızı atmak. Bunu yaparken her türlü ipe sapa gelmez konuları da temasına alacak olan insanlar olmayacak mı? Olmaz olur mu... Ama bunu sorgulamanın bir anlamı olduğuna inanmayanlardanım. Nitelikli edebiyat tarafından biri olarak, arabeskle -salya sümük anlamında- kucak kucağa, İkinci Yeni'den öteye geçmeyen edebiyat dergi ve romanları beni bir yere kadar ilgilendirir: Sektörde neler döndüğüne, ''Popüler Edebiyat''ın bizde ne manaya geldiğine kadar. 

Öyleyse; internet işçiliği alanında da -bu ad aklıma şimdi geldi- bu durumu odak noktası haline getirmeye gerek yok, diyebiliriz. Hayatın çok da akademik yaşanmaması gerektiğini esas alarak size şunu söyleyebilirim ki; ciddi konularda ciddi konuşan ciddiyet sahibi insanların bu maskeleri en ufak bir nüktede yere düşer, genellikle de kötü bir espriyle. Zira onlar bu ciddi, akademik tavırla espri yaparlarken hayatın esprisini kaçırmışlardır: O espriyi Sartre'ın ''Duvar''ındaki sözlerle söyleyecek olursam: Her şeyi çok ciddiye alıyordum. Sanki ölümsüzmüşüm gibi.