Dolmuş biri, en yakın çevresinin
her türlü hareketinden kendine olumsuz bir pay çıkarır. Çok soru sorduklarını,
her şeye yorum yaptıklarını, şu anda yaşadığı mutsuzluğun sebebinin onların bu garip
davranışları olduğunu ifade eder: içine ya da dışına…
Dolmuş biri artık en
yakınındakilere tahammül edemeyen biridir. Dışarıya karşı nazik, güleç ve
sempatik davranmayı nasıl çok iyi biliyorsa içeridekilere karşı da o kadar
karamsar ve adeta yer yer acımasız olur. Bu kısıtlı, adımını atsa bir duvara
çarpacağı kadar kısıtlı bölgede kendine minimal bir yaşam biçimi oluşturmayı yeğler ve
sık sık yarın gideceğini düşündüğü uzakları tahayyül eder. Bir başka ev, bir
başka şehir, bir başka fikir…
Dolmuş birinin anlatacağı o kadar
da çok şey yoktur. Daha doğrusu; hayatla kendisi arasında bir uyum
yakalayabilmenin mızmızlanmalardan geçmediğini kavrarsa kısmî sükunetler yaşar.
Bu sessizliğini ama, yalnızlığın karanlık boyutlarına inmeye başladığında kesmeli
ve çevresine aktarmalıdır. Bunun dışında; her seferinde bir reçete
bulabileceğini ümit ederek bir şeyleri dile getirse de hayal kırıklığına uğrar.
Dolmuş biri şayet kainattaki
görevini fark eder, seçer ve bunun üzerine yoğunlaşırsa ortaya zaten lüzumsuz
şikayetler yerine ölçülü girişimler çıkar. Böylesi birinin mutlu olduğunu artık
söyleyebiliriz. Aşkla yapabileceği işini buldu mu, mutsuz da olsa mutludur.
Zira yolun, kendi yolunun içerisine girdiğini yakinen hisseder. Buysa mutsuzluk
anlarında dahi mutluluk çerçevesiyle örülü bir düzenektir.
Kaçtım yazmaktan, yazarlıktan. Elim, ayağım birbirine dolanıyor yazmayı
düşününce bile. Niye? En kusursuz öyküyü yazana kadar susma kararı mı aldım? En
kusursuz öykü nedir öyleyse? Hayır hayır, sadece; o ilk cümleyi, sayfayı
doldurma kararını alamıyorum. Çünkü biliyorum ki diğer sayfalar çorap söküğü
gibi hızlıca çıkacak ortaya. En duygu yüklü ânımda zihnime düşen kelimeleri
derleyip bir kağıda dökmekten, kaçtım uzun süre. Sanki dile getirirsem olacak
olanlardan korktum. Zihnimde dolaşan o karmaşık kelimelerin somut dünyaya
aktarımı kadar zor şey yok! Merhaba yazarlık, merhaba!
Dolmuş birinin yapmaktan imtina
etmesi gereken ilk şey, bana kalırsa suçlamaktır. Çünkü içinde biriken öfke,
kaygı ve hayal kırıklarına sebep olan kişileri bulmaya çok hazırdır. Bu da
aceleci kararlar aldırarak yalnızca bir köpek havlaması çıkartır ortaya. Bunun
yerine toplumsal değil ama kişisel hayatında bir tevekkülle yola çıkarsa,
sanıyorum ki her şey daha güzel olur. İstemediği düzenin, anlayışın,
yaşantıların bir an önce değişmesini isteyen insan hiçbir şey yapamaz ve hatta
sonucunda ancak delirir.
Dolmuş kişi, soğukkanlı olmayı ve
vakur durmayı öğrenirse o girdabı dalgalara, dalgaları da üzerinde sörf
yapılacak özelliklere sahip dalgalara çevirebilir.
Yeni bir kurgu var aklımda, ona çalışıyorum. Hayır henüz çalışmıyorum,
yalnızca etrafıma çalıştığımı söylüyorum. İşin aslı şu ki; ben aklımdaki bu kurgu için ciddi
bir biçimde, iş yapar gibi hala daha geçmedim yazı makinamın karşısına.
Yalnızca aklımdakinin iyi bir kurgu olduğunu ve iyi işleyebildiğim takdirde
ortaya güzel bir başlangıç eseri çıkacağını biliyorum. Merhaba yazarlık, merhaba yazarcık!
2 yorum:
ee öyleyse ben de bir merhaba diyeyim :)
Selamlar :)
Yorum Gönder