11.12.2015

Gülten Akın: Şiirin Güzel Kadını

Gülten Akın: Şiirin Güzel Kadını



Bu yazıda, Gülten Akın’ın ezbere söylenen biografisinden çok, şiirini, şair kimliğini, bir şair olarak değişimini, geniş diyebileceğim bir araştırma sonrasında yazıya aktarıyorum.
Ortalama elli yıldır Türk şiirinin içinde değişerek, farklı içerikleri konu edinerek ama her dönemde kendini kabul ettirerek şiir serüvenine devam etmiştir Gülten Akın.

Oğuz Demiralp, Kitaplık dergisinde 2002 yılında yayımlanan ‘’Şair Ana’’ yazısında, Akın’ın şiirinde üç dönem olduğunu belirtir.
- Birinci dönem; 1952-1964 yıllarıdır. (Rüzgâr Saati, Kestim Kara Saçlarımı, Sığda)
- İkinci dönem; 1964-1986 yıllarıdır. (Kırmızı Karanfil, Maraş’ın ve Ökkeş’in Destanı, Ağıtlar ve Türküler, Seyran, İlahiler, 42 Günün Şiirleri)
- Üçüncü dönem; 1991’den günümüze kadar süregelen yıllarıdır. ( [s]evda [k]alıcıdır, Sonra İşte Yaşlandım, Sessiz Arka Bahçeler)

Gülten Akın’ın, birinci döneminde bireyselliğin hakim olduğu görülür.
Akın, ‘’Şiiri Düzde Kuşatmak’’ kitabında da ilk üç kitabında (Rüzgâr Saati, Kestim Kara Saçlarımı, Sığda) bireyselliğin hakim olduğu bakış açısını kabul eder.
Daha sonraki dönemlerinde toplumsal gerçekçi bir bakış açısıyla yazmaya başlayan Akın, ilk şiirlerinin ‘’ben’’ yahut ‘’birey’’ etrafında dönmesini de yine aynı kitapta şu şekilde açıklar:

‘’Bütün iyi ozanlar şiire “Ben”le başlamışlar. Düşününce, bu bana çok doğal geldi. Şiire başlanan yaşlar “Ben”in egemenliğini sürdürdüğü yaşlar. Çocukluktan çıkıp gençliğe girilmiş. Görünüşte. Anneler ayrılmış sahneden, oyuna sevgililer, dostlar girmiş. Koruyucu sevgiler uzaklaşmış, yalnızlıklar, umutlu, umutsuz aşklar girmiş. Ama “Ben” çeşitli kılıklara egemen. İnsanın bütün alışverişi o çağda kendinden başlayıp, kendine dönüyor. Akıl da buna ayarlı. “Ben” gelişiyor, yetişiyor’’

Adam senin böyle ilk gündüzden
Sulayıp biçtiğin çayır çimen
Üç güne kalmaz tazelenir
Adam senin böyle kuşluk vakti
Ürküttüğün serçeler -iş olsun-
Akşama kalmaz unutur

Benim bir nokta kırılmışlığım
Gözlerimin ardında büyür durur (Rüzgâr Saati)

Gözlerini Yozgat’ta dünyaya açıp, kaymakan olan eşinin işleri nedeniyle Anadolu’nun çeşitli illerinde yaşamış, hatta Sinop’ta, Giresun’da, Van’da, Kahramanmaraş’ta avukatlık ve öğretmenlik yapmış ve tüm bu yaşantısı içinde de kadın olmanın getirdiği –ve benim bilemeyeceğim- ‘’ağırlığı’’ da yaşamıştır. Bu nedenle olacak, kadının hayat içerisindeki türlü hallerine, durumlarına da şiirlerinde yer vermiştir:

erkekler
kanına alkolden kıymıklar batıran
erkekler doğuyor çılgınlıklarından
kadınlarsa kapatıp kendilerini rahimlerine
sırlarıyla oynuyorlar (Kent Bitti)

Bazı adamlar aşkı
İtip odalara karartır
Bazı kadınlar için aşk
Şöyle bir rüyasız sere serpe Ş
öyle bir korkmadan uyumadır (Oyun)

Akın’ın, kadının hallerine dair şiirleri onun hep bir yanını oluşturmuş, ‘’ayrılık, gurbet, hasret’’ gibi duygu hallerinin ‘’kadınca’’sından şiirini yazmıştır. Beni en etkileyen durumu da, bu kavramları şiirine dramatize etmeden ama gerçek bir kadın duyarlılığıyla, narince nakşetmesi olmuştur; Sorumlu Kadın, Kadın Olanın Türküsü, Küçük Kızın Türküsü…
İkinci döneminin başlangıcı 1964 yıllarından itibaren şiirine, kadın duyarlılığını her döneminde taşımasına rağmen artık toplumsal izler girmeye başlamış, şiirinde toplumcu gerçekçi bir anlayışı taşımaya başlamıştır.

adamın su gibi akanıdır maraş’lı
biberde çeltikte pamukta elleri
sim işler, oyma yapar, edik diker gibidir
sinsin oynar, halay çeker, diz kırar gibidir (Maraş’ın ve Ökkeş’in Destanı)

Örneklemek gerekirse Akın, bu şiirinde halk dilini kullanarak Maraş’ın kurtuluş destanını konu edinir. Artık onun da dediği gibi ‘’Bütün iyi ozanların şiire ‘’ben’’le başladığı’’ dönemi sona ermiş, şiirinde toplumsal izler sıklaşmaya başlamıştır. Onun çok meşhur ve bestelenen ‘’Büyü’’ şiiri de zaten, toplumsal bir izin sonucu değil midir?

Büyü de baban sana
Büyü de
Acılar alacak
Büyü de baban sana
Büyü de
Yokluklar alacak
Büyü de baban sana büyü de
Bitmez işsizlikler açlıklar alacak
Büyü de
Büyü de baban sana
Baskılar işkenceler alacak
Kelepçeler gözaltılar zındanlar alacak
Büyü de
Büyüyüp onyedine geldiğinde
Büyü de baban sana
İdamlar alacak

Artık şiirinin öznesi çoğunlukla ‘’köylü, halk, toplum’’ olmaya başlamış, gördüklerini, duyduklarını, bildiklerini kaleme almaya başlamıştır:

Elimizde bakır taslar, göğe açılmış mendiller
Ciğerlerimizde göz göz olmuş al güller
Kızılcık şerbeti içmekte değiliz
-Dayan öyleyse, dayan kutsallığın adına
İlkin o bakır tası ve mendili at elinden
Ellerin gerekli çünkü, yumruğunu sıkmak için
Birleş, kendine yeni bir baş edin
Sensin en çok ve en güçlü
Birleş, bir baş edin, dene gücünü
Sensin, çoğal ve yenilen
Durmadan yenilen, dünya genişliğinde
Dön, İstanbul’u al. (İstanbul’da Bir Pazardan Bir Pazartesiye)

Yazımın başında alıntıladığım, Oğuz Demiralp’in, Akın’ın şiirini üç döneme ayırmasında, şairin üçüncü dönemini ‘’Çoğunluğu fırtına dindikten sonra yazılmış izlenimini verir’’ olarak değerlendirmektedir. Bu dönemi 1991’den başlar ve günümüzde kadar gelir.
[s]evda [k]alıcıdır, Sonra İşte Yaşlandım, Sessiz Arka Bahçeler, belki kitaplarına verdiği isimler bile ‘’fırtına dindikten sonra yazılmış’’ izlenimi verebilir…

Evet, elli yılı aşkın şiir serüveninde Gülten Akın, benim –ve belki de herkesin- tabiriyle ‘’Şiirin Güzel Kadını’’ olmuş, şiirlerinde estetiği korumaya çalışmış ve bunu bir kadın inceliğinde sağlamıştır.
Yaşanmışlığı, iyi ya da kötü ama mutlaka dopdolu olan sanatçının eserlerini gözlemlemeden, onun hayatını araştırmak gereklidir. Zaten yaşantısı –iyi ya da kötü ama mutlaka– dopdolu olmayan sanatçı mı vardır…

Gülten Akın incelemelerim de böyle başladı. Onun pek çok şiiri, yaşantısını ve o şiiri yazdığı dönemi bilmeden anlaşılması güç şiirlerdir. Bu pratiği tüm sanat eserleri incelemelerinde de zaten yapmak gerekir. Ancak Akın’da bu bir yoğunluk kazanmaktadır.
Onun ‘’ Kestim Kara Saçlarımı’’ şiirini okumadan, onu o şiiri yazmaya iten şartları ve neticeleri araştırmazsanız, şiirin içine giremiyorsunuz.
Kapıyı açacak anahtar; sanatçının yaşantısının incelenmesi,

Kapıyı aralayacak şey ise; yapıtı anlama, yapıtla bağ kurma arzusudur.

Şimdi dünya boşlukta yavaş
Sen bütün canlılardan uzaksın yalnızsın
Rüzgâr usandı doruklarda
Dağ çiçekleri uykuya vardı

Ay bacadan aştı uyumaz mısın




2 yorum:

Hayal Kahvem dedi ki...

Birinin durup ince şeyleri düşünmeye çalışmasını görmek ne güzel:)

Mert dedi ki...

Birilerinin olduğunu düşünmek de öyle, teşekkür ederim :)